ÇİN AŞISI PAZARTESİ GELİYOR!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin’den gelecek aşının pazarı pazartesiye bağlayan gece yola çıkacağını belirterek, “Artık aşının Türk insanında etkili ve güvenilir olduğundan eminiz.” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığı Bilkent Yerleşkesi’ndeki Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı’nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Salgın boyunca her durumda tüm gelişmeleri zamanında ve en açık şekilde iletmeye çalıştığını belirten Koca, bunun görev olmasının yanında insani yönünün bulunduğunun altını çizdi.
Koca, kısıtlama ilan etmenin, korku dolu haberleri en anlaşılır şekilde vermeye çalışmanın, kayıpları açıklamanın ve bunu salgın boyunca yapmanın zorluğuna işaret ederek, bu zorlukta en büyük desteğinin vatandaşlar olduğunu belirtti. Koca, “Karşınıza her çıktığımda umutla dinlediniz ve destek oldunuz. Beni ailenizin bir ferdi olarak kabul ettiniz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.” ifadesini kullandı.
Salgın hastalık ortaya çıkınca, Türkiye’nin de kendisini, tüm dünya devletleri gibi karanlık bir tünelin içinde bulduğunu vurgulayan Koca, şöyle konuştu:
“İlk günden beri bilimin ışığıyla o tüneli aydınlatmaya ve önümüzü görmeye çalıştık. Ülkemizin her bir ferdini arkamıza alarak, elimizde bilimin meşalesi, yolumuzu belirlemeye çalıştık. Huzurlarınızda bir kez daha Bilim Kurulumuza bu konuda teşekkür etmek isterim. Metanetle, sabırla ve gayretle bize yol gösterdiler.
Tünelin ucunda bir ışık belirince arkamızdakilerin öne doğru atıldığına, önden gidenleri ezmeye çalışmasına, izdihama sebep olabilecek hatalar yapmalarına da şahit olduk. Bu, her ne kadar işimizi zorlaştırsa da elimizdeki meşaleyi bırakmadan, bilimden vazgeçmeden yolumuza devam ettik. Bunun en büyük şahidi sizlersiniz.”
Koca, salgının her alanı etkilediğinin ve dünyanın ahlakını yeniden tanzim ettiğinin altını çizerek, bu süreçte bazı ülkelerin birbirlerinin yardım malzemelerine el koyduğunu hatırlattı.
Alışkanlıkların değiştiğinin, selamlaşmadan alışverişe, toplantı düzenlemekten okul derslerine kadar tüm hayatta sancılı değişiklikler yaşandığının farkında olduğunu dile getiren Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yıl, tüm dünyanın ortak bir amaç uğruna mücadele ettiği ancak henüz sonuca ulaşmadan sonlanan bir yıl olarak tarihe geçecektir. Tarih bu yılları, hastalığa adını veren 2019’dan başlayarak büyük salgın yılları olarak anacaktır.
Bugüne kadar Almanya’da her 1 milyon nüfus başına 325 kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Sürü bağışıklığını uygulamaya çalışan İsveç’te 789, en çok vaka ve vefat sayılarına ulaşan ABD’de 984, virüste mutasyon görüldüğü iddiasıyla gündeme gelen İngiltere’de 994 kişi öldü. Türkiye’de ise milyon nüfus başına vefat sayımız 216’ya ulaştı.”
Koca, günlük vaka sayılarının dünyada, nisandaki ilk pik döneminde 80 binlerde olduğuna, şu an ise neredeyse 9 kart artışla 700 binlere ulaştığına işaret ederek, “Bununla birlikte nisan ortasındaki ilk pik döneminde 8 bin 500 civarında olan günlük vefat sayılarının şu an yüzde 70 artışla 14 binlere ulaştığını üzüntüyle görüyoruz. Son günlerde İngiltere gibi ülkeler kontrolsüz vaka artışlarını virüsün mutasyonuna bağlayarak açıklamaya çalışmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Salgının, gelişmiş olduğunu iddia eden ülkeyle, geri kaldığı sanılanı eşitlediğini dile getiren Koca, şöyle devam etti:
“Ülkemizde de ekim ayının ikinci yarısından itibaren hızlı bir vaka artışı baş gösterdi. Birçok ilimizde yüzde 100’leri aşan artışlar oldu. Hastanelerimiz, yoğun bakımlarımız yükü kaldırmada zorlanmaya başladı.
İl ziyaretleriyle yerinde değerlendirme, HES kodunun tüm kamu kurumlarında, ulaşımda ve konaklama tesislerinde kullanımının yaygınlaştırılması, toplu etkinliklerin ertelenmesi, düğün nişan gibi törenlere kısıtlama getirilmesi, kademeli mesai uygulaması, çeşitli iş yerlerinin çalışma saatleri ve hizmet sunum şekillerinin sınırlanması, kalabalık meydan ve sokaklar için getirilen kısıtlama ve kontroller, açıkta sigara içme yasağı, okulların tekrar uzaktan eğitime geçmesi, hafta içi geceleri ve hafta sonunda dışarıya çıkış kısıtlamaları gibi yaygın genel tedbirler hayata geçirildi.”
Bakan Koca, ayrıca salgının seyrine göre illerle ilgili tek tek değerlendirme yapıldığı, yerel imkanların seferber edildiği, yoğun bakım kapasitelerinin ve filyasyon ekip sayılarının hızla artırılmasının yanında motorize ekipler halinde yaygın temaslı takibinin yapıldığı bir dönem yaşadıklarını belirtti.
Valiler ve il sağlık yöneticileriyle yaptıkları görüşmeleri ve illerin durumunu anlık olarak kamuoyuyla paylaşmaya gayret ettiğini vurgulayan Koca, şu bilgileri paylaştı:
“Sıkı takip ve tedbirlerin uygulanması sayesinde günlük vaka sayılarında Gaziantep’te yüzde 66, Tekirdağ, Bursa ve İzmir’de yüzde 60, Ankara ve Samsun’da yüzde 55, Trabzon ve Adana’da yüzde 50, Diyarbakır ve Hatay’da yüzde 48, Kayseri ve Kocaeli’de yüzde 45, Şanlıurfa’da yüzde 40, Antalya’da yüzde 30 ve Mersin’de yüzde 30’a varan düşüşler sağlandı. İstanbul’da vaka sayısında önemli oranda düşüş kaydedilirken, bu durum poliklinik başvurularına yüzde 50, hastane yatışlarına ve yoğun bakım doluluk oranlarına yüzde 25 olarak yansıdı.”
Bakan Koca, bu tedbirlerin yoğun bir şekilde uygulanmasının temini ve iller düzeyinde bütün kamu kaynaklarının harekete geçirilmesindeki destek ve katkılarından dolayı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve valilere teşekkür ederek, “İçişleri teşkilatımız salgının yönetiminde bize en büyük desteği veren görünmez kahramanlardır.” ifadesini kullandı.
Bugünlerde dünyanın virüsün mutasyonuyla ilgili tedbirlere yoğunlaştığını belirten Koca, kendilerinin de tedbirleri vakit geçirmeden uyguladığını dile getirdi.
İngiltere’nin mutasyonun virüsün daha hızlı yayılmasına neden olduğunu ilan ettiğini anımsatan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bilinmelidir ki bu mutasyon eylül ayından beri mevcut. Koronavirüs zaten damlacık enfeksiyonuyla bulaşan bir hastalıktır ve yayılma hızı çok yüksektir. Mutasyonun yayılma hızını arttırması çarpan etkisi yapabilir ancak mutasyon ve varyasyonlar düzenli olarak taranmaktadır. Ülkemizde halk sağlığı referans laboratuvarlarımız bu işi düzenli olarak yapmakta ve gelişmeleri Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bildirmektedir. Anlaşılan o ki İngiltere’deki kontrolsüz vaka artışının nedeni araştırılırken eylülden beri var olan mutasyon, ilgililerin dikkatini çekmiştir.”
Koca, Türkiye’nin salgının ilk zamanlarından beri, gelişmeleri dikkate alarak ve hastalığı önemseyerek, tedbirleri en erken alan ülkelerin başında geldiğini söyledi.
Bu sayede virüsün Türkiye’ye girişinin 3 ay geçiktirildiğini belirten Koca, “Mutasyonlar konusunda da düzenli incelemelerimiz hep devam etti. Müsterih olunuz, virüs daha hızlı bulaşsa da tedbirler yine en etkili silahımız.” ifadesini kullandı.
DSÖ’nün bu durumun aşı çalışmalarını olumsuz etkilemeyeceğini açıkladığını hatırlatan Koca, her geçen gün aşıyla ilgili yeni ve eksik ya da asılsız haberler yayıldığını belirterek, neden inaktif aşı tercih edildiğini bir kez daha izah etmek istediğini söyledi.
Bilinen en kadim aşı yöntemi olan inaktif aşıda, uygun ortamda çoğaltılan virüsün öldürülerek, tanıması için vücuda enjekte edildiğini anlatan Koca, bu tür aşıların çocukluk çağı aşılamalarında yaygın olarak kullandığının altını çizdi.
Bu aşı türüyle ilk defa bağışıklama amaçlı aşılama yapılmadığını vurgulayan Koca, şunları kaydetti:
“Bu daha önce tecrübe ettiğimiz ve faydasından emin olduğumuz bir yöntemdir, temel bir kaidedir. Tecrübe edilmiş olanın tekrar tecrübe edilmesi gerekmez. Ayrıca ülkemizde devam eden aşı çalışmalarından önde giden üç tanesi inaktif aşılardır. Aşılama programının devamı açısından da bu önemli ve değerlidir. Bununla birlikte ülkemizde, adenovirüs temelli 2 aşı adayımız insan deneyleri safhasına ulaşmıştır. Benzer şekilde, virüs benzeri parçacık temelli bir aşımız da insan deneyleri safhasındadır.”
Koca, aşının ne zaman Türkiye’ye geleceğinin en çok merak edilen konulardan biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Başından beri, Türkiye’de klinik çalışması olan, kendi insanımızda etkisi gösterilmiş bir aşıyı kullanmak istediğimizi beyan ettik. Tercih ettiğimiz aşının da klinik çalışmalarının somut neticelerini bekleyip, ona göre harekete geçmek için uğraş verdik. İnaktif aşının, ülkemizdeki faz 3 klinik çalışması başarıyla sürmektedir. Vaka sayılarının yüksek olduğu günlerde, çalışma da çok hızlı ilerlemekteydi. Zira aşılanan gönüllerin ister gerçek aşıyla ister plasebo aşıyla aşılansın hastalığa yakalanıp, yakalanmayacağı izlenmektedir. Bu durumda ülkede çok vaka varken çalışma daha hızlı ilerlemektedir. Bu sonuçları elde etmeyi bekledik. Vaka sayıları aldığımız tedbirlerle hızla azalınca klinik çalışma da yavaşlamış oldu. Yeterince yüksek sayıda gönüllüye ulaştığımız anlaşıldı.”
Aşılama programına bir an evvel başlayabilmek için Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun klinik çalışma yürüten merkezlerden çalışmaların ara sonuçlarını istediğini aktaran Koca, acil kullanım onayına temel teşkil edecek bu verilerin, Bağımsız Değerlendirme Komitesi tarafından incelenerek, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna iletildiğini kaydetti.
Kurumun da çalışmanın ara sonuçlarını Bilim Kurulu’na sunduğunu aktaran Koca, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bilim Kurulumuzun değerlendirmeleriyle aşının ülkemizde kullanılması konusunda kendi insanımızda gösterdiği etkiden emin olduk. Artık aşının Türk insanında, etkili ve güvenilir olduğundan eminiz. Bu güzel haberi, yeni bir haberle daha süslemek isterim. Çin makamları da Türkiye’ye gönderilecek olan aşı dozları için onay işlemlerini tamamladılar. Üreticinin depolarında hazır olarak bizden gelecek haberleri bekleyen aşılarımız bir aksilik olmazsa pazarı pazartesiye bağlayan gece yola çıkıyor. Bir yılı çok yorucu ve yıpratıcı şekilde geçirdik. İnancımız bize her darlıktan sonra bir genişlik olduğunu söylüyor. İnanıyorum ki bugün millet olarak, bu darlık zamanından genişlik günlerine geçişimizin habercisi olacak. Milletimizin inanç ve azmi her türlü badirenin üstesinden gelecek büyüklüktedir. Bu güzel haberlerin ülkemiz için insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”